8.SINIF
DERS 1
ÜNİTE 8: DOĞAL SÜREÇLER
KONU: DÜNYA'NIN OLUŞUMU
Amerikalı Edwin Hubble evinde kullandığı dev bir teleskopla gözyüzünü incelerken yıldızların kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptamıştır.
Bu buluş bilim dünyasında büyük değişimlerin olmasına yol açmıştır.Bu gözlemle yıldızların git gide dünyadan uzaklaştığı anlaşılmıştır.Yine bu olay sonucu yıldızların yalnız dünyadan değil birbirlerinden de uzaklaştığı ve evrenin sürekli genişlediği anlaşılmıştır.
Evrenin oluşumunun bu şekilde başladığı öngörülmüştür.1929 yılında California Mount Wilson gözlem evinde, Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı. Bu buluş bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı. Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Yani yıldızlar bizden sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar.
Hubble, çok geçmeden çok önemli bir şeyi daha keşfetti: Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Her şeyin birbirinden uzaklaştığı bir evren karşısında varılabilecek tek sonuç, evrenin her an "genişlemekte" olduğuydu.
Evren genişlediğine göre, zaman içinde geriye doğru gidildiğinde evrenin tek bir noktadan başladığı ortaya çıkıyordu.
Yapılan hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "tek nokta"nın, "sıfır hacme" ve "sonsuz yoğunluğa" sahip olması gerektiğini gösterdi. Evren, sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıkmıştı.
Evrenin başlangıcı olan bu büyük patlamaya İngilizce karşılığı olan "Big Bang" ismi verildi ve teori de bu isimle anılmaya başlandı.
DERS 1
ÜNİTE 8: DOĞAL SÜREÇLER
KONU: DÜNYA'NIN OLUŞUMU
"Big Bang" teorisi. |
Big Bang Teorisi
" Big Bang " büyük patlama olarak bilinir. Evrenin 13,7 milyar yıl önce aşırı sıcak bir ortamdan geldiğini savunan teoridir.Evrenin başlangıcı olduğu kabul edilmektedir.Big Bang Teorisi |
Bu buluş bilim dünyasında büyük değişimlerin olmasına yol açmıştır.Bu gözlemle yıldızların git gide dünyadan uzaklaştığı anlaşılmıştır.Yine bu olay sonucu yıldızların yalnız dünyadan değil birbirlerinden de uzaklaştığı ve evrenin sürekli genişlediği anlaşılmıştır.
Evrenin oluşumunun bu şekilde başladığı öngörülmüştür.1929 yılında California Mount Wilson gözlem evinde, Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı. Bu buluş bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı. Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Yani yıldızlar bizden sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar.
Hubble, çok geçmeden çok önemli bir şeyi daha keşfetti: Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Her şeyin birbirinden uzaklaştığı bir evren karşısında varılabilecek tek sonuç, evrenin her an "genişlemekte" olduğuydu.
Evren sürekli genişliyor mu? |
Yapılan hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "tek nokta"nın, "sıfır hacme" ve "sonsuz yoğunluğa" sahip olması gerektiğini gösterdi. Evren, sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıkmıştı.
Evrenin başlangıcı olan bu büyük patlamaya İngilizce karşılığı olan "Big Bang" ismi verildi ve teori de bu isimle anılmaya başlandı.
Dünya’nın Oluşumu
Dünya, Güneş Sistemi oluştuğunda kızgın bir gaz kütlesi halindeydi. Zamanla ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, dıştan içe doğru soğumuş, böylece iç içe geçmiş farklı sıcaklıktaki katmanlar oluşmuştur. Günümüzde iç kısımlarda yüksek sıcaklık korunmaktadır.
Yaklaşık 4,5 milyar yaşında olan Dünya, günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir. Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar geçen zaman ve Dünya’nın yapısı jeolojik zamanlar yardımıyla belirlenir.
Jeolojik zamanlar adı verilen bu evrelerin her birinde , değişik canlı türleri ve iklim koşulları görülmüştür.
Dünya’nın yapısını inceleyen jeoloji bilimi, jeolojik zamanlar belirlenirken fosillerden ve tortul tabakaların özelliklerinden yararlanır.
Dünya, Güneş’ten koptuktan sonra dönerek katılaşmış ve yapısında bulunan maddeler yoğunluklarına göre dizilmiştir.
Yoğunluğu büyük olan maddeler yerkürenin merkezinde toplanmış, yoğunluğu küçük olan maddeler ise yerkürenin dış kısmında yer almıştır.
Dünyanın iç yapısı |
Yerkürenin dışından merkezine doğru çeşitli katmanlar oluşmuştur.
Bu katmanlar dıştan içe doğru atmosfer, hidrosfer, litosfer, pirosfer ve barisfer olarak isimlendirilmiştir.
Atmosfer (Hava Küre)
Dünya’nın etrafını saran ve onunla birlikte dönen hava tabakasına atmosfer denir. Dünya'nın oluşumu sırasında katılaşan ve yerkabuğundan ayrılan azot, oksijen ve diğer gazların oluşturduğu tabakadır.
Dünya’nın etrafını saran ve onunla birlikte dönen hava tabakasına atmosfer denir. Dünya'nın oluşumu sırasında katılaşan ve yerkabuğundan ayrılan azot, oksijen ve diğer gazların oluşturduğu tabakadır.
Atmosferi oluşturan hava tabakasında % 78 azot gazı, % 21 oksijen gazı, %1 oranında da diğer gazlar bulunur. ( soy gazlar, CO2 (karbondioksit) , CO (karbon monoksit) , O3 (ozon) , H2O (su buharı)
Atmosfer sıcaklık farkına göre troposfer, stratosfer, mezosfer ve termosfer gibi katmanları oluşturmuştur. Atmosferin kalınlığı 800–1000 km kadardır.
Hidrosfer (Su Küre)
Yer kabuğunun çukur yerlerini dolduran suların (deniz, göl, akarsu gibi) oluşturduğu tabakadır. Yeryüzünün 3/4’ü sularla kaplıdır.
Hidrosferdeki sular buharlaşarak hava olaylarını ve suyun doğal çevrimini gerçekleştirir ve yer kabuğunun şeklinin değişmesine yol açar
Yeryüzündeki sular Dünya yüzeyine dağılabilseydi kalınlığı 4–7 km kadar olurdu.
Litosfer (Taş Küre = Yerkabuğu)
Canlıların üzerinde yaşadığı çeşitli taş, toprak ve kayaçlardan oluşan tabakadır.
Litosfer okyanusların dibinde ince, karalarda ise daha kalındır. Ortalama kalınlığı 60 km’dir.
Sıcaklık her 33 metre aşağı inildikçe 10 santigrat derece yükselir. Bu tabakanın en alt kısmındaki sıcaklık ortalama 20000 santigrat derece civarındadır.
Yerkabuğunun üst kısımlarında en fazla alüminyum ve silisyum elementleri bulunur.
Daha alt kısımlarda silisyum, magnezyum, demir ve nikel gibi elementlerin miktarı artar.
Daha alt kısımlarda silisyum, magnezyum, demir ve nikel gibi elementlerin miktarı artar.
Pirosfer (Ateş Küre = Magma = Manto) Yerkabuğunun altında bulunan 2900 km kalınlığındaki tabakadır.
Pirosferin üst kısmındaki sıcaklık 20000 C civarındadır. Bu kadar yüksek sıcaklıkta bütün maddeler erimiş halde bulunur.
Pirosferde bulunan erimiş haldeki maddelerin oluşturduğu sıvıya bu sıvıya magma denir. Magmada en fazla Si ve Mg elementleri bulunur.
Pirosferin önceki 1200 km’lik kısmında Si ve Mg bulunurken, sonraki 1700 km’lik kısmında Fe ve Ni elementleri de bulunur.
Barisfer (Ağır Küre = Çekirdek)
Dünya’nın merkezindeki en ağır maddelerin bulunduğu tabakadır.
Barisferin büyük bir kısmını Fe ve Ni elementleri oluşturur.
Sıcaklık 50000C civarındadır.
Bu sıcaklıkta bütün maddeler gaz veya sıvı halde olması gerekirken yüksek basınçtan dolayı katıya yakın haldedir.
Ortalama kalınlığı 3400 - 4000 km civarındadır.
Kıtaların Oluşumu
Yeryüzünü oluşturan büyük kara parçalarına kıta veya anakara denir. Kıtalar yeryüzünün büyük bir bölümünü kaplayan büyük kara kütleleridir.
Kıtaları büyüklüklerine göre; Asya, Afrika, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Antarktika, Avrupa ve Avustralya olarak dizilir.
Avrupa kıtası, Asya kıtasının geniş bir yarımadası durumunda olduğundan ikisine birlikte Avrasya denir.
Kıtaların Oluşumu Teorisi
Alfred Wegener’a Göre: Alman bilim adamı Alfred Wegener, 1912 yılında, bütün kıtaların
250 milyon yıl önce tek parça halinde dev bir kıta olduğunu öne sürmüştür. Wegener’a göre bu dev kıta daha sonra küçük kıtalara bölünmüş ve bunlar da zamanla birbirlerinden uzaklaşarak ayrılmışlar ve hala da uzaklaşmaya devam etmektedirler.
250 milyon yıl önce tek parça halinde dev bir kıta olduğunu öne sürmüştür. Wegener’a göre bu dev kıta daha sonra küçük kıtalara bölünmüş ve bunlar da zamanla birbirlerinden uzaklaşarak ayrılmışlar ve hala da uzaklaşmaya devam etmektedirler.
Wegener’a göre kıtaların birbirinden ayrılmasının ve uzaklaşmasının nedeni, kıtaların okyanus tabanı üzerinde kaymasıdır.
Wegener’a göre kıtaların daha önce tek parça olduğu ile ilgili olarak;
Dünyadaki kıtaların büyük bir yap–boz gibi birbirini tamamlayan parçalar olması kıtaların önceden tek parça olduğunun kanıtıdır.
Aynı tür sürüngenlere ait fosillerin okyanus tarafından ayrılan farklı kıtalarda bulunması kıtaların birbirinden ayrılmasının kanıtıdır. Bir zamanlar tek bir dev kıta üzerinde yaşayan sürüngenler dev kıtanın kırılması ve parçalara ayrılması ile farklı kıtalarda kalmışlardır.
(Fosillere göre kanıtlanmıştır).
(Fosillere göre kanıtlanmıştır).
Yine ekvatora yakın bir ülke olan Hindistan’da buzulların olması beklenmezken, burada buzullardan maddelerin bulunması kıtaların birbirinden ayrıldığının kanıtıdır.
(İklime göre kanıtlanmıştır).
Hary Hammond Hesse’e Göre: Hammond’a göre kıtaların oluşmasının nedeni yalnız kıtaların okyanus tabanı üzerinde kayması değildir, okyanus tabanı da hareket halindedir. Buna okyanus tabanı yayılması teorisi denir.
(İklime göre kanıtlanmıştır).
Kıtaların oluşumu. |
Wegener’in kıtaların oluşumu ile ilgili olarak ortaya koyduğu görüş o dönemde kabul edilmemiş ancak Hary Hammond Hess isimli bilim adamının ortaya koyduğu okyanus tabanı yayılması teorisinden sonra anlam kazanmıştır.
Günümüzde Kıtaların Oluşumu Teorisi
Günümüzde, kıtaların oluşmasının ve birbirinden ayrılarak uzaklaşmasının, ateş küredeki sıcak ve akışkan magmanın hareketi sonucu gerçekleşen levha hareketleri nedeniyle oluştuğu kanıtlanmıştır. Ateş küredeki magma sıcak ve akışkan bir maddedir ve ateş küredeki hareketlerin nedeni magmadır.
Bütün kıtalar günümüzden yaklaşık 250 milyon yıl önce tek parça halinde dev bir kıta halinde idi. Bilim adamları bu dev kıtaya Pangea, onu çevreleyen deniz ise Panthalassa adını vermişlerdir.(Bu kıta Güney Kutbu’nda bulunuyordu.)
Dev kıta bölünerek küçük kıtaları oluşturdu ve bu kıtalar da çeşitli kuvvetlerin etkisi ile birbirlerinden uzaklaşmaya başladılar.
Belli bir süre sonra ayrılan kıtalar, levha hareketleri sonucunda birleşerek gelecekte tek bir kıta haline gelecektir.
Yeryüzü kıta coğrafyasının bugünkü şeklini alması için 540 milyon yıl geçmiştir. Dünya’nın yaşının 4,6 milyar yıl olduğu var sayılır ve en az 5 milyar yıl daha ömrü vardır.
Yeryüzü coğrafyası oluşumundan bugüne en az 9 kez değişmiştir. Bundan sonra da, en az 9 kez daha tekrar şekil değiştirecektir.
Magma, çekirdekten ısı enerjisi alır ve (sıcaklıkla birlikte hacmi arttığı için) yoğunluğu azalır.
Yoğunluğu azalan magma, konveksiyon akımında olduğu gibi yoğunluğu büyük olan soğuk madde ile yer değiştirir ve bu nedenle magma yerkabuğunda yükselir.
Yükselen magma yer kabuğundaki levha denilen tabakaları sürekli hareket ettirir.
Levhaların hareketi ile dev kıta bölünmüş ve yeni oluşan parçalar da bu levha hareketleri nedeniyle birbirinden uzaklaşarak günümüzdeki kıtaları oluşturmuştur.
0 yorum:
Yorum Gönder